Nazım daha güzel anlatılamazdı herhalde…
Pandemi nedeniyle sosyal hayatımızda ‘pause’ tuşuna basmıştık yaklaşık 6 aydır. Yeni normalime haziran ortası itibariyle açık havada temizliğinden emin olduğum, geniş mekana sahip restoranlarda arkadaş buluşmaları ile başladım. Ben haftada en fazla bir gün ev dışında program yaparken Ege Akdeniz sahillerinde insanlar pandemi sonra ermişçesine coşuyordu. Belki de onlara bir şey olmuyorsa bana hiç olmaz deli cesareti ile açık havada tiyatroya bilet aldım.
Kadıköy Belediyesi ilçe sınırları içerisindeki Özgürlük Parkı’ndaki amfide düzenlediği Kadıköy Belediyesi Sanat Parkta etkinliğinde 2 ay süresince her gün tiyatro ve konserler düzenliyor. Oturma düzeni 2/3 oranında azaltılmış. Biletler 2 boş 1 dolu olarak satılıyor. Girişte izleyiciler sosyal mesafe kurallarına uygun olarak ve ateşleri ölçülerek içeri alınıyor. Mekan zaten parkın içinde, açık hava… Yaz akşamları için ideal bir program değil mi?
Festivalinin açılışı büyük bir usta ile yapıldı. Genco Erkal. Biletlerinin aynı gün tükendiğini belirtmeme gerek var mı? Genco Erkal’ın ikinci kez canlı performansını izleme şansını yakaladığım bu oyunu ilgi ile izledim.
Yaşamaya Dair dönem itibariyle o kadar iyi geldi ki; oyuna ismini veren şiir dört bir yanımızı sıkıntı sardığında, uzaktan çağıran aydınlık misali ısrarla tekrarlanmalı belki de:
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yaşamaya Dair, Nazım Hikmet’in ölümünün 50. yıldönümü için Genco Erkal’ın uyarlayıp yönettiği oyunda Genco Erkan sahneyi müzisyenler ve Tülay Günal ile paylaşıyor. Oyun ağırlıklı olarak Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’ndeki yaşamını, eşi Piraye’ye olan tutkusunu Piraye’ye yazdığı mektuplar üzerinden anlatıyor. Sürgün yıllarındaki vatan hasreti oyunun odak noktasında. 80 dakika, tek perde.
Genco Erkal’ın sahnede devleştiği dakikalar ve muhteşem oyunculuğu, Tülay Günal’ın “acaba eğitimi şan mı?” sordurtan enfes yorumculuğu, üstüne üstlük Fazıl Say besteleri.
Yazıya büyük puntolarla MAŞALLAH diyerek devam etmek lazım. Genco Erkal sahnede devleşiyor devleşmesine de o ne enerji… Takvimlerin 83 yılı gösterdiğini var sayarsak kesintisiz 80 dakika sahnede tirat tadında oyun sergilemek ustalıktan öte bir şey benim gözümde. Dönem dönem göz yaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğü doğrudur…
Piraye 21-22 Şiirlerinde ne muhteşem bir aşk diye düşündüğünüz ama aklınıza Vera gelince içten içe kızdığınız anlar, Ceviz Ağacı… Oyunun bana kalan en güzel anılarından biri de Masalların Masalı şiirinde sahnenin tam arkasından Özgürlük Parkı sakinlerinden bir kedinin geçmesi oldu…
“Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek.
…”
Zamanın akıp gittiği bir oyundu. Henüz izleme şansı bulamayanlara notum: Kaçırmayın!