Ece’ye notlar başlığı altında yazmak istediğim o kadar çok şey var ki…
İlk olarak ‘Kaçma Ece!’… Kaçan kovalanır, doğru; ama bir süre, o süre de ne yazık ki senin için çok uzun değil…
‘Unutmak o kadar kolay olsaydı.’
Ahh Ece, kendini vurdun temizliğe gece gece. Bir bahane ile bütün ev kırklandı güzel, keşke yerleri silebildiğin kadar kolay hafızan da siliniverseydi. Su, sabun ve bir parça bez ile yapılabilecek birçok şey var ama hafıza temizliği bunlardan biri değil. Anlıyorum kolay değil, hiç kolay değil…
Anılar bir bir yerleşmişse hafızana minnacık bir detay bile sana O’nu hatırlatır, kaçamazsın… Bak depresyondan kurtulma kavanozundan ne çıktı:
‘Kalbinin sesini dinle’…
Ve senin aklından ilk kim geçti? ‘Asistan’
Dayanamayıp o çağrıya yanıt vereceksin Ece, kaçarı yok. Bak ayakların seni yine Mert’in yanına nasıl götürüverdi. Henüz duygularını adlandıramadığın için biraz zaman istemen doğal, ama ‘ne yardan vaz geçerim ne serden durumu’ olmaz, ol-a-maz, çünkü sizin aranızda o arkadaşlık eşiği geçileli çok oldu. Bunun şıpsevdilikle alakası yok, sen zaten hâlihazırda gerçek duygularının farkına varamayan bir Âşıksın… (Banyoda duygularını inkâr etmek için kendi kendine ‘Mert’e âşık’ olduğunu tekrar tekrar söylediğinde gülümseyenler kimler?) ‘Evet Ece, doğru bildin; sen Mert’e âşıksın!’
(İnanıyorum ki, O sokak lambası dili olsa da konuşsa, nelere şahit olduğunu bir bir anlatsa diyeceğiz.)
‘Adam kapında yattı Ece, daha ne yapsın?’
Arabasını otobüsün önünde kırıp (otobüs şoförü iyi ki ani freni tam zamanında yapabildi) ve içeri dalıp habersiz kaçıp gidişine serzenişi tam da sana bir gece önce söylediği gibi değil miydi? Kafan karışık anlıyoruz ama bilesin ki ‘fazla naz âşık usandırır’ Bak, göz açıp kapayıncaya dek usandı bile… İşte sana veda, ‘sana hayatta başarılar’ dileğinle seni acılarınla baş başa bırakıyoruz diye düşünsem de, off insan da Ece’ye kıyamıyor ki… Biraz zaman, aşkının farkına zaten vardı, kısa süre de kabullenecek…
Aynı işyerinde çalışıyorsunuz, göz göze gelmemek ne mümkün… Bak işte ilk karşılaşma, tek bir kelime etmeden, ne kadar iç acıtıyor değil mi? (Üstelik ‘ Mert Ece’nin damarına nasıl basacağını çok iyi biliyor. Sistemi de Ece ile ilk tanışmalarıyla bire bir aynı: ‘Bu ananaslar hep aynı boydalar mı?”, ne de olsa adam tescilli çapkın)
Ne doğru saptama, Ece cayır cayır yanıyorsun ama farkında değilsin, hadi bakalım küçük hanım şimdi Ercan’ın sorusuna tek kalemde cevap ver:
‘sen ne ara bu kadar âşık oldun?’
Bademli ya da krokanlı tatlı üzerinden, kararsızlığına çözüm aramak… Ne güzel yorumladın Ece; ‘bademli’ hayallerindeki gibi, çekici ama ulaşılamaz, oysaki ‘krokanlı’ seni mutlu edecek tek gerçek…
Gel sen en iyisi yaşça benden daha büyük Bedia Sultan’ı dinle:
‘Gerçeğin peşinden koş yoksa ileride kaçırdığın gerçeğin hayalini kurarsın’