SİMİT SARAYI DEĞİL SARAYIN SİMİDİ

Türkiye’nin ilk resmi fastfoodu olan simit özünde basit bir susamlı halka, ama öyle bir halka ki asırlık hikayesi Osmanlı Saraylarına dayanıyor. Şöyle ki;

Simit, Arapça’ da ‘beyaz has un’ anlamına gelen ‘samid’ kelimesinden türemiş. Osmanlı İmparatorluğu döneminde saraylardaki unların çuvalla saklandığı büyük depolara denirmiş.

Simidin beyaz ve farklı pişirilen çeşidinin Osmanlı’ya Balkanlar yoluyla geldiği, dolayısıyla Bursa’ya özgü kazan simidinin de ilk olarak Arnavutluk’tan göçle gelenlerin yaptığı tahmin ediliyor. Resmi kayıtlara göre ilk simit 1593’de yapılmış, has undan yapılan halka şeklindeki ekmek türüne ‘simid-i halka’ adı verilmiş. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde ilk simitleri anlatırken ‘araba tekerliği büyüklüğünde’ demiş, Giderek sevilen simid-i halka üzerine reçeteler yazılmış, saray mutfağına bile girmiş.

“2. Süleyman döneminden kalan 1691 tarihli bir mutfak defterinde çörek ve ekmeğin yanında, her gün saraya 30 adet halka-i simit tahsis edilmiş olduğu yazmaktadır.”

Bir başka kaynağa göre; Osmanlı padişahları Ramazan döneminde verdikleri iftar yemeğinden sonra yolda saf tutan askerlere simit hediye edermiş. Bugün 1,5 TL’ye hemen hemen her köşe başında alabileceğiniz simidin padişah hediyesi olacak kadar değerli olduğu dönemlerde yaşamak ister miydiniz?

Simidin tarihçesi

17.yüzyılda ekmekçiler ve simitçiler arasında olan rekabet yüzünden, İstanbul kadısı ‘simitçiler ekmek üretemez.’ hükmünü koymuş ve ekmek ve simit fırınları birbirinden ayrılmış. Tatlı, susamlı ve günümüzde tükettiğimiz simitler yapılmış, reçeteleri yazılmış. Simit, İstanbul’dan yavaş yavaş çıkıp, önce Bursa ve Edirne’ye, oradan da Balkanlar’a yayılmış. Yayıldıkça ekmek fırınlarında da yapılmaya başlanmış.

Bir süre sonra yanındaki halka sözcüğü kalkmış ve ‘simit’ olarak anılmaya başlanmış bu lezzet…Tarihte ilk defa 18. yüzyılda halka-i simit yerine simit denildiği biliniyor. Simit fırınlarının yaygınlaşmasıyla simit sadece sarayda değil, halk arasında da sevilen ve tercih edilen bir besin olmuş. Evliya Çelebi bile Seyahatnamesinde İstanbul’da 70 simit fırınının olduğunu yazmış. Padişahların en kıymetli hediyesi, simitçilerin omuzlarında değer görmeye başlamış böylelikle…

 

Un, maya, pekmez ve susamdan oluşan, pişirilme şekline pekmezleme yönteminin farkına simidin birçok çeşidi olabilir ama benim için ‘Taş Fırından Simit’ denilince akan sular durur… Bu yazıda sokak lezzetlerimizin demirbaşı Simit’in en gevreği en çıtırı nerede yenir göz atalım istedim. İşte size biri Anadolu biri de Avrupa yakası olmak üzere İstanbul’un en güzel simitçilerinden ikisi;

Tarihi Karaköy Galata Simitçisi

Bölgenin en eski ve bana göre en güzel simitçisi… Simit odun ateşinde pişer. Taa Mumhane caddesine yürüyemem derseniz vapur iskelesi civarındaki simitçilerin bazıları da Galata Simitçisi’nden alıyor tezgahlarındaki simitleri. Günün hangi saatinde giderseniz gidin odun ateşinde pişen simitleri sıcacık ve çıtır çıtır…  Susamlı veya susamsız olarak alabileceğiniz simitleri ister paket yaptırın ister ayaküstü isterseniz de oturup bir çay eşliğinde yiyin… Bu mekânda ayrıca susamlı kandil simitleri, portakallı kurabiye, tahinli çörek, paskalya gibi birkaç ek çeşitte var…

Tarihi Karaköy Galata Simitçisi adres: Kemankeş Karamustafa Paşa Mahallesi, Mumhane Caddesi, No: 47, Beyoğlu, İstanbul

 

Yeldeğirmeni Simit Fırını

Yeldeğirmeni’nin son halini aklınıza getirip bu fırın için de benzer bir mekân canlandırıyorsanız gözünüzde, küçücük, salaş bir mekanla karşılaşınca hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Ama bahse girerim simidin lezzetini tadınca hayranlıkla ayrılacaksınız bu tarihi 1970’lere dayanan bu mekandan. Burada taş fırında, odun ateşinde pişen simitler oturup yemeklik değil daha çok eve götürmelik. Tabii ayaküstü simidinizi yerken Yeldeğirmeni’nin sokaklarında dolaşmak da ayrı bir keyif olabilir, bu öneriyi değerlendirin…

Yeldeğirmeni Simit Fırını adres: Rasim Paşa Mah. Karakolhane Cad. No: 53 Kadıköy, İstanbul

 

Simide dair bu yazıyı bir Nazım Hikmet şiiri olarak bilinse de aslen Yalçın Ergir’in kaleminden çıkma ‘Basit Yaşamak’ adlı şiirin son mısraları ile bitirelim;

… Basit yaşayacaksın basit 
Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit, 
Çay, Simit ve Peynirle. 

 

Yedim İçtim kategorisindeki diğer yazılara göz atmak için tıklayın

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

3 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce